HimmetFm >> Ümmetin Sesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HimmetFm >> Ümmetin Sesi

HimmetFm
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Kur'an'dakİ SÜnnet

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 19/03/08

Kur'an'dakİ SÜnnet Empty
MesajKonu: Kur'an'dakİ SÜnnet   Kur'an'dakİ SÜnnet Icon_minitimeÇarş. Nis. 16, 2008 3:51 pm

Kur'an'ın doğru
anlaşılması için başta Efendimiz s.a.v.'in sünneti olmak üzere,
başvurulması gereken birtakım ölçüler bulunması tabii ve gereklidir. Bu
yazıda, bu “gereklilikler” arasından Sünnet üzerinde durmaya ve Sünnet
olmadan Kur'an'ın Rabbimiz'in muradına uygun olarak anlaşılmasının
mümkün olmayacağını yine Kur'an ayetleriyle ortaya koymaya çalışacağız.

Yazıya başlık olarak seçtiğimiz cümlenin
“Kur'an'daki İslâm” sloganını çağrıştırdığının farkındayız. Bilinçli
olarak yaptığımız bu seçimin amacı da bu sloganın Kur'an'a uygun
olmadığını ortaya koymaktan başka bir şey değil zaten.

Kur'an'ı herkesin istediği gibi yorumlamasına
kapı açmak maksadıyla üretilen bu slogan benimsendiği takdirde, Kur'an
okuyan kişi sayısı kadar İslâm anlayışı ortaya çıkacağı açık. Bu
durumda bütün insanlık için hidayet kaynağı olan Yüce Kitabımız,
kişiden kişiye değişen hükümler taşıyan, hatta yer yer kendisiyle
çelişkiler arz eden bir kitap konumuna düşürülmüş olacaktır.

Oysa Kur'an'ın doğru anlaşılması için başta
Efendimiz s.a.v.'in sünneti olmak üzere, başvurulması gereken birtakım
ölçüler bulunması tabii ve gereklidir. Bu yazıda bu “gereklilikler”
arasından Sünnet üzerinde durmaya ve Sünnet olmadan Kur'an'ın
Rabbimiz'in muradına uygun olarak anlaşılmasının mümkün olmayacağını
yine Kur'an ayetleriyle ortaya koymaya çalışacağız.

Sünnet'in bağlayıcılığı
Yüce
Kitabımız'da şöyle buyurulur: “Hayır! Rabbine andolsun ki, onlar
aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem tayin etmedikçe, sonra da
vereceğin hükümden dolayı nefislerinde bir sıkıntı duymadan tam bir
teslimiyetle teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisa, 65)

Kur'an'ın doğru anlaşılması konusunda herkesin
kendi kanaatine göre hareket ettiği bir ortamda görüş ayrılıklarının
çıkması ve hangi ayetin ne anlama geldiği konusunda farklı tercihlerin
gündeme gelmesi tabiidir. Acaba böyle bir durumda bu kanaat ve
tercihlerin hangisinin doğru olduğuna kim karar verecektir?

İşte bu ayet, ihtilaflı durumların Rasul-i Ekrem
s.a.v. Efendimiz'e arz edilmesi ve O'nun verdiği hükmü itirazsız kabul
etmemiz gerektiği, aksi takdirde iman iddiamızın geçerli olmayacağı
konusunda bizleri ikaz etmektedir.

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz hayattayken
ihtilaflı meseleler bizzat O'na sorularak çözüme kavuşturulmuştur. O,
Refik-i Alâ'ya intikal ettikten sonra ise bize bıraktığı Sünnet'in
hakemliğine gitmemiz gerektiği açık bir hakikattır.

Nitekim Efendimiz s.a.v. şöyle buyurarak bu
noktaya açıklık getirmiştir: “Size iki şey bıraktım; onlara
sarıldığınız sürece ebediyyen yolunuzu şaşırmazsınız. O iki şey
Allah'ın kitabı ve Rasulünün sünnetidir.” (Muvatta)

Yukarıda zikrettiğimiz ayeti biraz daha yakından
inceleyelim: Madem ki bu ayet, aramızda çıkan her türlü ihtilafı
Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'e götürmemiz gerektiğini emretmektedir;
öyleyse Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz bizim aramızda hangi ölçüyü esas
alarak hüküm verecektir?

Bu soruya cevap olarak “Kur'an'ı esas alarak”
şeklinde cevap verilirse ortaya şu gerçek çıkmaktadır: Demek ki Rasul-i
Ekrem s.a.v. Efendimiz Kur'an'ı bizden çok daha iyi bilmektedir.

Bundan tabii bir şey olamaz; zira O, Kur'an
vahyinin doğrudan muhatabı olan tek kişidir. Yine O, hangi ayetin ne
anlama geldiğini bizzat ayeti getiren Cebrail a.s.'a sorma imkanına
sahip olan tek kişidir. İşte sahip olduğu bu üstünlük, O'nu Kur'an'ın
doğru anlaşılması konusunda birinci derecede başvurulması gereken merci
konumuna yükseltmektedir.

Yukarıda sorduğumuz soruya, “Rasul-i Ekrem
s.a.v. Efendimiz, bizim aramızda çıkan ihtilaflı meselelere Kur'an'da
yer almayan bir çözüm getirebilir” şeklinde cevap verilecek olursa, bu
cevap Sünnet'in bağlayıcılığının en kesin delillerinden birinin kabul
edildiği anl----- gelecektir. Zira zaten biz de aynı şeyi söylüyor ve
Efendimiz s.a.v.'in Kur'an dışında verdiği hükümleri Sünnet olarak
isimlendiriyoruz.

Muhtemel bir itiraz
Sünnet'in
bağlayıcılığına itiraz eden bazı çevreler şöyle demektedir: Madem ki
Kur'an kendisinin “herşeyi açıklayıcı” olduğunu (Nahl, 89), “hiçbir
şeyi eksik bırakmadığı”nı (En'am, 38), “ihtilafları açıklamak için”
gönderildiğini (Nahl, 64), Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in bile
Kur'an'dan başka hakem aramadığını (En'am, 114) söylemektedir; öyleyse
Kur'an dururken Sünnet'e veya bir başka kaynağa müracaat edip onu
bağlayıcı kabul etmek Kur'an'a aykırıdır.

Bu iddiaya karşı herşeyden önce şunu söyleyelim
ki, eğer Kur'an'ın eksik hiçbir şey bırakmadığını ve herşeyi
açıkladığını ifade eden yukarıdaki ayetler mutlak manada alınmaya
müsait olsaydı, nazil olduğu günden bugüne insanoğlunun bilgi
dağarcığına giren fizik, kimya, astronomi, biyoloji, tıp, felsefe,
mantık, gramer vs. ile ilgili ne varsa, hepsinin Kur'an'da açık-seçik
bir şekilde yer aldığını görebilmemiz gerekirdi.

Yine bu yaklaşımın doğruluğunun kabul
edilebilmesi için, bizzat Kur'an'ın emrettiği namaz, oruç, zekât, hac
gibi pek çok ibadetin, bütün detaylarıyla Kur'an'da yer almış olması
icap ederdi. Oysa Kur'an'ın, bu ibadetlerin kimler tarafından, nasıl ve
ne zaman yapılacağı hakkında tafsilatlı bilgi vermediği ortadadır.

Şu halde yukarıdaki itirazı delillendirmek için
ileri sürülen ayetleri, Kur'an'ın doğru anlaşılması için Sünnet'e
ihtiyaç olmadığı tarzında anlamak doğru değildir.

Kur'an'ın “apaçık bir kitap olması” ne demek?
Bilindiği
gibi pek çok Kur'an ayetinde Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'e, Kur'an'ı
insanlara beyan etme, yani açıklama görevi verildiği belirtilmektedir.
Bu ayetlerden birisi şudur:

“Sana Zikr'i indirdik ki, kendilerine indirileni insanlara açıklayasın; ta ki düşünüp anlasınlar.” (Nahl, 44)
Bu ayette Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in,
insanlara indirilen hükümleri beyan etmek gibi bir görevinin bulunduğu
açık bir şekilde ifade buyurulmuştur.

Bu ayet dolayısıyla iki husus gündeme getirilebilir:
1- Eğer Kur'an, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz
tarafından ayrıca açıklanmaya muhtaç bir alan bırakmış değilse, Rasul-i
Ekrem s.a.v. Efendimiz neyi niçin açıklayacaktır?

2- Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz bu “açıklama” görevini nasıl yerine getirecektir?
Bu sorunun cevabı iki şekilde verilebilir:
* Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz, Kur'an'ı yine Kur'an ayetleriyle sınırlı kalarak açıklayacaktır.
* Kur'an'ı, Kur'an'da açıkça yer almayan bir çerçeve getirerek açıklayacaktır.
Bu şıklardan hangisini kabul edersek edelim -ki
bir üçüncü şık sözkonusu olamaz-, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in,
herhangi bir ayeti açıklarken Kur'an'da yer almayan bir takım hususları
gündeme getirmesinin, kendisine verilen bir görev ve yetki dahilinde
vuku bulduğunu söylemek zorundayız. Şöyle ki:

İlk ihtimal, Kur'an'ın yine Kur'an ile
açıklanması idi. Burada Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'e Kur'an'ı beyan
etme görevi verilmiş olması gösterir ki, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz
Kur'an'ı, sıradan insanların ulaşamayacağı bir seviyede idrak ve ihata
etmektedir. Bu ise Kur'an'ın anlaşılmasında O'nun açıklamalarına mutlak
surette ihtiyacımız bulunduğunu gösterir.

İkinci ihtimal ise doğrudan “gayri metlûv vahiy”
olgusunu gündeme getirir. Gayri metlûv vahiy olgusunun kabul edilmesi
halinde ise Sünnet'in Kur'an'ı beyan fonksiyonu konusunda herhangi bir
şüphe sözkonusu değildir.

Bir diğer ayette de şöyle buyurulmaktadır: “O
Kur'an'ı hemen kapmak için dilini aceleyle kımıldatma. Şüphe yok ki onu
(senin kalbinde) toplamak da, onu okutmak da bize aittir. Öyleyse biz
onu okuyunca sen onun okunuşuna uy. Sonra şüphe yok ki, onun açıklaması
da bize aittir.” (Kıyâme,16-19)

Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in Kur'an dışı
bir vahiyle Kur'an'ı açıkladığının en kuvvetli delillerinden birisi
olan bu ayette dikkatimizi şu noktaya yoğunlaştıralım: Allah Tealâ,
Kur'an'ı açıklama işinin kendisine ait olduğunu, hem de vurgulu bir
ifade ile beyan buyurmaktadır.

Buradan ilk bakışta Kur'an'ın yine Kur'an'la
açıklanacağı sonucu çıkar gibi görünse de, acele davranıp ayetin bu
hususu anlattığı konusunda son kararı vermeden önce şöyle bir soru
soralım: Eğer böyleyse Kur'an'ın bütün ayetlerinin yine Kur'an
tarafından açıklanmış olması gerekmez mi?

Oysa görüyoruz ki, Kur'an'da diğer ayetler
tarafından açıklanmamış pek çok ayet mevcuttur. Yukarıda da
değindiğimiz gibi namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetlerin nasıl eda
edileceği konusunda Kur'an'da detaylı bilgi bulunmaz.

Öyleyse şunu söylemek zorundayız: Rasul-i Ekrem
s.a.v. Efendimiz, Kur'an'ı açıklama görevini yerine getirirken, bir
yandan murad-ı ilâhinin ne olduğunu beyan etmiş, diğer yandan da tabii
olarak Kur'an'da yer almayan ilave hususlar getirmiştir. Nitekim Hadis
kitapları ve rivayet tefsirleri, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'in bu
türden beyanlarıyla doludur.

Netice
Bilindiği
gibi Ehl-i Kitap dediğimiz yahudi ve hıristiyanların Tevrat ve İncil
üzerinde yürüttüğü tahrif (bozma, değiştirme, aslından uzaklaştırma)
faaliyeti birkaç şekilde gerçekleştirilmiştir. Bunlardan birisi de,
Tevrat ve İncil'in bazı ayetlerini kendi heva ve hevesleri
doğrultusunda yorumlamak ve onlara diledikleri gibi anlamlar vermek
tarzında olmuştur.

Yüce Kitabımız Kur'an'ın da bu türlü bir tahrif
faaliyetine maruz kalmasının önündeki en büyük engel, Rasul-i Ekrem
s.a.v. Efendimiz'in sünnetidir. Kısmet olursa ileriki yazılarda
zikredeceğimiz, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz'e itaat ve ittiba
etmemizi emir buyuran ayetler, Kur'an'ın bizden istediği kulluk
görevini en uygun biçimde nasıl yerine getireceğimiz konusunda bizi
Sünnet'e yönlendirmektedir. Bu gerçek göz ardı edildiğinde Rasul-i
Ekrem s.a.v. Efendimiz'e ittiba etmenin ve O'na muhalefet etmekten
sakınmanın mantıklı ve tutarlı bir açıklaması olamaz.

Bu itibarla “Kur'an müslümanlığı”, “Kur'an'daki
İslâm” gibi içi boş sloganların öncelikle Kur'an'a aykırı bir İslâm
anlayışı oluşturmaya yönelik beyhude gayretler olduğunu hatırdan
çıkarmamalıyız. Unutmayalım ki, Peygambersiz bir din “Hak Din” olamaz
ve böyle bir dinin insanları götürebileceği tek adres vardır: Dalâlet...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://himmetfm.yetkin-forum.com
 
Kur'an'dakİ SÜnnet
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HimmetFm >> Ümmetin Sesi :: İSLAMİ KONULAR :: SÜNNET VE HADİSLER-
Buraya geçin: