BAYRAMLARIN ADABI
Sene de iki Bayram vardır. Birine ıd-i fıtr, yeni Ramazan Bayramı,
diğerine de id-i Udhiye, yani Kurban Bayramı derler. Her müminin gücü
yettiğince, bu Bayram gecelerini zikir fikir, tesbih, tehlil, dua,
istiğfar ve diğer taatlerle geçirmesi, İslami usul ve adaptandır. Çünkü
böyle yapmakla O geceleri ma’nen ihya etmiş olur. Nitekim bir hadis-i
şerifte:
“Her kim iki Bayram gecesini de ihya ederse, kalplerin öleceği zaman, onun kalbi (asla) ölmez.” buyrulmuştur.
“Biri ölü iken kendisini dirilttiğimiz, ona insanların arasında
yürüyecek bir nur verdiğimiz kimse, içinden çakamayacak bir halde
karanlıklarda kalan kişi gibi olur mu hiç?” Araf suresinin:122. ayet-i
kerimesindeki “ölü” den murad “küfür”dür; “Diri” den murad ise “iman”
dır diye tefsir etmişlerdir. Bu anlama göre, Bayram gecelerini ihya
eden kimselerin kalpleri ölmez demektir. Yani ölürken imanla ölüp, ahirete öyle iman üzere giderler, demektir. Çünkü
gerek biraz önce zikrettiğimiz hadis ve gerekse ayet, bu anlama delalet
etmekte ve bütün Müslümanlara bu müjdeyi vermektedir.
Bayram geceleri yıkanmak da Bayramın adabındandır. Yeni elbiseler
giymek, tırnak kesmek, traş olmak, etek traşı olmak da Bayramın
adabındandır.
Bayram eğer Ramazan Bayramı ise, Bayram namazına çıkmadan önce, bir
miktar tatlı yemek; Kurban Bayramı ise, yemeği Bayram namazından
sonraya bırakıp Kurbanın ciğeri ile (yani kavurma ile) iftar etmek
adabdandır. Bunun hikmeti fakirlere muvafakat etmektir. Çünkü Ramazan
Bayramında fakirlerin de tatlı yiyecek kadar maddi durum ve imkânları
bulunması, Kurban Bayramında da kendilerine ihsan edilecek etlerden
yararlanmaları imkân dâhilinde olduğu için böyle yapmak ve onlara uygun
bir harekette bulunmak hiç şüphe yok ki mendubdur.
Ramazan Bayramında cami’ye sessiz çıkıp gitmek, Kurban Bayramında
aşikâre tekbir getirerek gitmek ve Arasat Meydanını hatırlamak, sanki
kıyamet kopmuşta herkes Arasat Meydanına çıkıyormuş gibi bir tarzda
yürümek ve o düşünce içerisinde olmak da Bayram adabındandır.
Mescid’in adabı anlatılırken, izah edilen bütün adaba riayet etmek de Bayram adabındandır.
(Mefatihü’l Cinan, Halebi) [1]
“İnsanın Allah yolunda harcamaları yedi yüz misli sevaplandırılır. Anne
ve babasına yaptığı harcamalar da yedi yüz misli sevaplandırılır.
Kişinin ailesine eşine ve çocuklarına yaptığı harcamalar da yediyüz
misli sevaplandırılır. Ramazan bayraminda kurban kesmenin de mükâfatı yedi yüz mislidir.” [2]
Hadis-i Şerif
BAYRAM İLE İLGİLİ HADİSLER
Enes ibni Malik Radiyallâhu Anh anlatıyor:
Cahiliye devrinde yılda iki gün vardı ki, halk o günlerde eğlenirdi.
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem Medine´ye gelince şöyle buyurdu:
"Sizin de eğleneceğiniz iki gününüz var. Allah, Cahiliye devrindeki o
günlerin yerine size daha hayırlısını verdi. Onlar Ramazan ve Kurban
Bayramı günleridir." (Nesâi, İydeyn: 1)
Enes ibni Mâlik Radiyallâhu Anhın anlattığına göre Resulullah
Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ramazan Bayramı günü birkaç tane hurma
yemeden bayram namazına çıkmazdı. (Buhari, İydeyn: 4)
Cabir ibni Abdullah Radiyallâhu Anh Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin bayram namazını şöyle anlatıyor:
"Bayram günü Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemle birlikte namazda
hazır bulundum. Hutbe okumadan önce, ezan okumadan ve kamet getirmeden
namaza başladı. Sonra Bilal´e dayanarak ayakta iken Allah´a karşı takva
üzere bulunulmasını tavsiye etti. Allah´a itaate teşvik ederek halka
vaaz ve nasihatte bulundu. Sonra yürüdü, kadınların bulunduğu tarafa
gelince onlara vaaz ve nasihatt etti." (Müslim, Salâtü´l-İydeyn: 4)
Bayram namazından sonra sadaka vermek de Resulullah Sallallâhu Aleyhi
Vesellemin üzerinde önemle durduğu hususlardan biridir. Bu konudaki
hadis-i şerifin meali şöyledir:
İbni Abbas Radiyallâhu Anhümâ anlatıyor:
Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, Ebu Bekir, Ömer ve Osman ile
birlikte Ramazan Bayramı namazında hazır bulundum. Bunların hepsi de
namazı hutbeden önce kıldırır, sonra da hutbeyi okurlardı.
Bir defasında Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellemin hutbeden sonra
minberden aşağıya indiğini, cemaatin dağılmaması için eliyle "oturun"
işareti yaptığını görür gibiydim.
Sonra yanında Bilâl olduğu halde, erkeklerin saflarını yara yara kadınların bulunduğu yere geldi. Resulü Ekrem:
"Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah´a hiçbir şeyi ortak koşmamak,
hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle
ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana
karşı gelmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman, biatlerini
kabul et ve onlar için Allah´tan mağfiret dile. Şüphesiz Allah, çok
bağışlayandır, çok esirgeyendir" (Mümtehine Suresi, 12) âyetini
okuduktan sonra kadınlara:
"Sizler bu biat üzere sabit misiniz?" diye sordu.
İçlerinden kim olduğu bilinmeyen bir kadın:
"Evet, ey Allah´ın Resulü" dedi.
Diğerleri cevap vermedi. Bunun üzerine Resulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem, "Öyle ise sadaka verin" buyurdu.
Bilâl elbisesini yayarak, "Babam, annem size feda olsun! Haydi gelin atın" dedi.
Onlar da halkalarını, yüzüklerini Bilâl´in elbisesi içine atmaya başladılar." (Müslim, Salâtü´l-İydeyn: 1)
Kaynaklar:[1] Mecma’ul Adab
[2] “ Ramazan Ve Takva Eğitimi” Prof..Dr. Mahmud Es’ad Coşan