HimmetFm >> Ümmetin Sesi
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

HimmetFm >> Ümmetin Sesi

HimmetFm
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Cihad (Hadislerle)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 19/03/08

Cihad (Hadislerle) Empty
MesajKonu: Cihad (Hadislerle)   Cihad (Hadislerle) Icon_minitimeÇarş. Nis. 16, 2008 4:23 pm

Cihad (Hadislerle) Bismillah1kw



CİHADA KOŞMAK

869

İbn-i Abbâs radiya'llâhu anhümâ'dan Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve
sellem'in feth-i Mekke günü (îrâd ettiği bir hutbesinde) şöyle
buyurduğu rivâyet edilmiştir:

Feth (-i Mekke) den sonra (artık Mekke'den Medîne'ye) hicret yoktur.
(Ba'demâ) Mekke'den yalnız cihad kasdiyle ve tahsîl-i fezâil niyetiyle
çıkılabilir. Binâenaleyh (devlet tarafından) cihâda da'vet
olunduğunuzda hemen icâbet ediniz!.




CİHAD

25

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den:

Şöyle demiştir: Resûlu'llâh sall'llâhu aleyhi ve sellem'e: "Amelin
hangisi efdâldir?" diye sordular. "Allâha ve Resûlüne îmân." buyurdu.
"Ondan sonra hangisi?" dediler. "Allah yolunda cihâd." buyurdu. "Ondan
sonra da hangisi?" diye sordular. "Makbûl (olmuş, içine günah ve riyâ
karışmamış) Hac." cevâbını verdi.

755

Âişe radiya'llâhu anhâ'dan rivâyet olunduğuna göre, Sıddîka-i müşârün-ileyhâ demiştir ki: Bir kere ben:

- Yâ Resûla'llâh biz cihâdı, ibâdetlerin efdali biliyoruz. Biz, cihâda iştirâk edemez miyiz? diye sordum. Resûlullâh:

- Hayır, siz cihâd edemezsiniz. Siz kadınlar için efdal-i cihâd, her halde hacc-ı mebrûr olur, buyurdu.

1176

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'ten (şöyle) dediği rivâyet edilmiştir:
(Bir kere) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bir er kişi geldi
de:

- Yâ Resûla'll

âh! Bana cihâda muâdil bir ibâdete delâlet buyurulsa! dedi. Resûlullâh:

- Ben cihad değerinde bir ibâdet bulmuş değilim ki, buyurdu. (Ve devâm edip):

- (Sana sorarım) gücün yetişir mi ki: mücâhid (sefere) çıktığı sıra sen
(de) mescidine girip(o dönünceye kadar) namaz kılasın da hiç
usanmıyasın. Ve oruç tutasın da hiç iftar etmiyesin? diye sordu. O kişi:

- Buna kimin gücü yeter ki? diye cevap verdi.

1177

Ebû Saîd (-i Hudrî) radiya'llâhu anh'ten şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Bir kere Resûlullâh'a):

- Yâ Resûla'llâh! İnsanların hangisi efdaldir? diye soruldu da Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem:

- Caniyle, maliyle Allah yolunda cenk eden mü'min, buyurdu.

- Sonra kim? diye sordular. Resûlullâh:

- (O da) vâdîlerden bir vâdîde (ihtiyâr-ı uzlet eden) mü'mindir ki, o,
Allah'dan korkar da insanları, şerrinden rahat bırakır, buyurdu.

1178

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet edilmiştir: Allah
yolunda (harb eden) mücâhidin benzeri - Allah, kendi yolunda cihâd eden
kimse (de ki gâye) yi çok iyi bilir ya - (gündüz) oruç tutan ve (gece)
namaz kılan (mü'min) in meselidir. Allah, kendi yolunda döğüşen mücâhid
için ya onun şehâdeti sûretiyle onu (sorgusuz derhal) Cennet'e koymağı,
yâhut mücâhidi sevabla veya ganîmetle berâber sâlimen (meskenine)
dönmesini deruhde etti.

1179

Yine Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den şöyle dediği rivâyet edilmiştir: Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem buyurdu ki:

Her kim Allâh'a ve O'nun Resûlüne îmân eder de namaz kılar ve
Ramazan'da oruç tutarsa, onu Cennet'e koymak Allah üzerine (sanki) bir
hak olur. O kimse ister Allah yolunda cihâd etsin, isterse içinde
doğduğu toprağında, (evinde) otursun. Bunun üzerine Ashâb:

Yâ Resûla'llâh! (Bu haberi) halka müjdelemez miyiz? demişlerdi. Resûl-i Ekrem (şöyle) söyle (yerek istidrâk eyle) di:

- Cennet'te yüz derece vardır ki, Allah onları Allah yolunda cihâd eden
mücâhidler için hazırlamıştır. İki derece arasındaki mesâfe, gökle yer
arasındaki mesâfe gibidir. Siz Allah'dan (Cennet) istemek dilediğinizde
Ondan Firdevs'i isteyin!. O, Cennet'in efdalidir ve Cennet'in en
yücesidir. Râvî diyor ki: Öyle zannediyorum ki, (Şeyhim Füleyh):
"Firdevs'in üstünde Arş-ı Rahmân vardır" demişti. Cennet'in ırmakları
da Firdevs'ten akar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://himmetfm.yetkin-forum.com
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 19/03/08

Cihad (Hadislerle) Empty
MesajKonu: Geri: Cihad (Hadislerle)   Cihad (Hadislerle) Icon_minitimeÇarş. Nis. 16, 2008 4:23 pm


1180

Enes İbn-i Mâlik radiya'llahu anh'den Nebî salla'llâhu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Sabahleyin veya
akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda bir kere (cihad için)
yürüyüş, hiç şüphesiz dünyâdan ve dünyâdaki şeylerin hepsinden
hayırlıdır.

1181

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den Nebî salla'llâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

Cennet'te bir arşın kadar (az) bir yer (âlemde) üzerine güneş doğup
batan şeylerin hepsinden muhakkak hayırlıdır. Yine Resûlullâh:
"Sabahleyin veya akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda (cihâda
çıkıp) yürüyüş, üzerine güneş doğup batan şeylerin hepsinden her
vechile hayırlıdır". buyurmuştur.




CİHAD İÇİN AT BESLEMEK

1070

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet edilmiştir:

At ırkı bâzı kimseler için mahz-ı sevâbtır; bâzı kimseler için de
fakr-ü ihtiyâcına bir perdedir; bâzılarının da boynunda bir vebâldir.
At kendisi için hayır olan ol kimsedir ki, o, atını Allah yolunda
(cihâd için) bağlamıştır; ve atı (nın ayağı) nı da bol otlu geniş bir
sâhada veya çayırlıkta uzatmıştır. Bu bol otlu geniş bir sâhadan veya
çayırlıktan atın bu uzun ipinde iken yediği her ot, at sâhibi için
birer hasenedir, iyiliktir. Hele bir de atın ipi kopsa da şahlanarak
(ön ayaklarını kaldırıp) bir veya iki mil (rakseder gibi) nişât ile
koşsa, yerde tırnaklarının bıraktığı izleri ve onun gübreleri de sâhibi
için hasenât olur. Bir de hayvân (bu arada) bir nehre uğrayıp da o(nun
suyu)ndan içerse, -sâhibi sulamak istememiş olsa bile- bu su da sâhibi
için hasenât olur. Binâenaleyh cihâd için bağlanan bu gazâ atı, sâhibi
için büyük bir sevabtır.

Bir kimse de atını, (onunla kazanmak), halktan müstağnî olmak, iffetini
muhâfaza etmek için bağlar da sonra o kimse gerek hayvanlarının
üzerindeki Allah hakkı (olan zekâtı) nı, gerek arkalarına tâkatinden
fazla yüklememeği unutmazsa, bu at da o kimse için (fakirliğe karşı)
bir hâildir.

Bir kimse de atını öğünmek için, riyâ için, ehl-i İslâm'a husûmet için bağlar (sa) bu hayvân da onun için azîm bir vebâldir.

Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e (Ashâb-ı Kirâm tarafından)
merkebler (in de feres hükmünde olup olmadıkların) dan soruldu da
Resûlullâh:

- Her hükmü câmi' bir vecîze olan şu âyetten başka bana (mansûs) bir
şey inzâl buyurulmadı, dedi: Her kim küçük zerre vezninde bir hayr
işlerse, onu görecek; her kim de küçük zerre mikdârı bir şer işlerse,
bu da onu görecek (meâlindeki iki âyetini okudu).


CİHADIN FAZİLETLERİ

1176

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'ten (şöyle) dediği rivâyet edilmiştir:
(Bir kere) Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem'e bir er kişi geldi
de:

- Yâ Resûla'llâh! Bana cihâda muâdil bir ibâdete delâlet buyurulsa! dedi. Resûlullâh:

- Ben cihad değerinde bir ibâdet bulmuş değilim ki, buyurdu. (Ve devâm edip):

- (Sana sorarım) gücün yetişir mi ki: mücâhid (sefere) çıktığı sıra sen
(de) mescidine girip(o dönünceye kadar) namaz kılasın da hiç
usanmıyasın. Ve oruç tutasın da hiç iftar etmiyesin? diye sordu. O kişi:

- Buna kimin gücü yeter ki? diye cevap verdi.

1177

Ebû Saîd (-i Hudrî) radiya'llâhu anh'ten şöyle dediği rivâyet olunmuştur: (Bir kere Resûlullâh'a):

- Yâ Resûla'llâh! İnsanların hangisi efdaldir? diye soruldu da Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve sellem:

- Caniyle, maliyle Allah yolunda cenk eden mü'min, buyurdu.

- Sonra kim? diye sordular. Resûlullâh:

- (O da) vâdîlerden bir vâdîde (ihtiyâr-ı uzlet eden) mü'mindir ki, o,
Allah'dan korkar da insanları, şerrinden rahat bırakır, buyurdu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://himmetfm.yetkin-forum.com
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 19/03/08

Cihad (Hadislerle) Empty
MesajKonu: Geri: Cihad (Hadislerle)   Cihad (Hadislerle) Icon_minitimeÇarş. Nis. 16, 2008 4:23 pm


1178

Ebû Hüreyre radiya'llâhu anh'den, Resûlullâh salla'llâhu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyurduğunu işittim, dediği rivâyet edilmiştir: Allah
yolunda (harb eden) mücâhidin benzeri - Allah, kendi yolunda cihâd eden
kimse (de ki gâye) yi çok iyi bilir ya - (gündüz) oruç tutan ve (gece)
namaz kılan (mü'min) in meselidir. Allah, kendi yolunda döğüşen mücâhid
için ya onun şehâdeti sûretiyle onu (sorgusuz derhal) Cennet'e koymağı,
yâhut mücâhidi sevabla veya ganîmetle berâber sâlimen (meskenine)
dönmesini deruhde etti.

1180

Enes İbn-i Mâlik radiya'llahu anh'den Nebî salla'llâhu aleyhi ve
sellem'in şöyle buyurduğu rivâyet olunmuştur: Sabahleyin veya
akşamleyin her hangi bir zamanda Allah yolunda bir kere (cihad için)
yürüyüş, hiç şüphesiz dünyâdan ve dünyâdaki şeylerin hepsinden
hayırlıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://himmetfm.yetkin-forum.com
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 19/03/08

Cihad (Hadislerle) Empty
MesajKonu: Geri: Cihad (Hadislerle)   Cihad (Hadislerle) Icon_minitimeÇarş. Nis. 16, 2008 4:23 pm

Bir iş meydana getirmek için zihnî ve bedenî güç sarf etmek, gayret etmek, uğraşmak.

İslâm nizamı dengeli bir nizamdır. İnsanı iki âlem için
hazırlamaktadır. Bunlardan biri ahiret hayatı, diğeri dünya hayatıdır.
İlk olarak insanın kalbini doğrudan ebedî hayatın devam edeceği ahirete
bağlayarak Allah'a kulluğa yönlendirirken; diğer taraftan bu dünya
hayatının nimetlerinden de payını almasını engellemez. Hatta bunu
teşvîk eder ve ubûdiyetin diğer yüzü olarak insanlara benimsetir.
İslâm, insanı ilâhi mükellefiyetlerle yükümlü kıldıktan sonra hayatı
yok edecek ve ihmale uğratacak aşırı çekingenlikten alıkoyarak dünya
nimetlerinden faydalanmaya teşvîk eder.

Gerçekten de Allahu Teâlâ, hayatın güzelliklerini insanlar ondan
faydalansın ve yeryüzünde çalışarak onu elde edip hayatın gelişmesini
ve ilerlemesini sağlasınlar; böylelikle insanoğlunun yeryüzündeki
halifelik görevi yerine gelsin diye yaratmıştır. Ancak bu nimetleri
elde etmek için çalışmak emredilmiş ve asıl gaye olarak yine ahireti
elde etmek gösterilmiştir. Yani hedef dünya için çalışmak değil;
dünyada da ahiret için çalışmak olmalıdır. Aklını kullanan bir insan
için bu, en geçerli gayedir. Bu ebedî rahatlığa ve refaha kavuşma
gayesidir. Bu gayeye ulaşmak için çalışmak farzdır.

Geçimini sağlamak için çalışıp helâlinden kazanma farzdır. Hz.
Peygamber (s.a.s.): "Geçim için çalışıp helâlinden kazanma farzdır."
(Keşfu'l-Hafa, II, 46) buyurmuştur. İslâm'da kazancın en muhterem olanı
el emeğinin mahsulü olandır. Zira Rasûlullah (s.a.s.): "Kişi kendi
elinin emeğinden daha temiz bir kazanç elde etmemiştir. " (İbn Mâce,
Ticârât, I) ve "Hiç kimse elinin erneğinden daha hayırlı bir şey
yememiştir. Allah'ın peygamberi Davut (a.s.)da elinin emeğinden yerdi.
" (Buhârî, Büyu, 15) buyurmuştur.

Kur'ân-ı Kerîm insandaki üretici ve değiştirici güce, yani emeğe büyük
bir değer verir: Buna göre insanın kâinat içerisindeki yerini önce onun
imanı ve Sonra emeği tayin eder. Kişinin sorumluluğunu gerçekleştiren
de onun değerini tayin eden de emektir: "Ve gerçekten de insan ancak
kendi çalıştığını elde eder ve yine Şüphesiz onun emeği kendisine pek
yakında gösterilecektir. " (en-Necm, 53/39) âyeti bunu ifade etmektedir.

Hz. Peygamber (s.a.s.), çalışmayı ve bununla kişiye muhtaç olanları
geçindirmeyi, Allah yolunda cihat etmek veya gündüzün oruç tutmak,
geceleyin de namaz kılmak ile eşdeğer tutmuştur. (Buhari, Nefekât, 1)

Çalışmak ve emek sarf etmek, sadece kişisel yahut ailevî ihtiyaçları
gidermeye yönelik bir gayret ve mesai değil; aynı zamanda toplumsal
üretimi ve refahı artıran mühim bir unsurdur. İnsanlara fayda sağlayan
herhangi bir işte çalışan kimse, aynı zamanda toplum için de
çalışmaktadır. Bu görev ihmal edildiğinde toplum için zararlı sonuçlar
doğacağından, Allah huzurunda bütün toplum sorumlu olur. Bunun için
İslâm cemiyeti ve İslâm devleti, her türlü işin erbabını yetiştirmekle
yükümlüdür.

Bir müslümanın, kendisi ve bakmakla yükümlü olduğu kimseleri
geçindirmeğe, borçlarını ödemeğe yetecek kadar helâlinden kazanması
farzdır.

Fakirlere yardım, gariplere iyilik için yeterli miktardan fazla
kazanmak İslâm'ın övdüğü, güzel gördüğü bir şeydir. Böyle bir kazanç
nafile ibadetten daha faziletlidir. Çünkü bunun faydası toplumun bütün
bireyleri içindir.

Lükse ve ihtişamâ kaçmamak şartıyla huzur içinde yaşamak, rahat etmek
ve fazlasını Allah yolunda hak sahiplerine infak etmek için daha fazla
kazanmak mübahtır.

Halka gösteriş yapmak, kendini onların üstünde görmek, lüks içinde
yaşamak için yapılan çalışma helâl yollardan bile yapılsa, bu yolla
elde edilen kazanç haramdır. İnsanlara karşı servetiyle, mevkiiyle
gururlanan kimseler, dünyada ve âhirette ağır sorumluluk altındadırlar.

İslâm, Allah'ın insanlara verdiği malı normal yollarla harcamalarını
yasaklamaz. Fakat her işte plânlı ve itidalli davranmalarını emreder.
Hepsinden evvel de kendilerine o nimeti veren, çalışma gücü yaratan
Allah'ı gözetmelerini, âhireti gözönünde bulundurarak huzur-u ilâhide
hesaba çekileceklerini düşünmelerini sağlar.

İslâm, kendisine çalışıp mal kazanan kimseyi takdir eder. Bu malın
Allah tarafından çalışmasının karşılığı olarak çalışana verildiğini
bilmelerini insanlara telkin edip, o malı veren gerçek nimet sahibini
ve onun verdiği nimeti unutan, bu yüzden şükretmesini bilmeyen azgın ve
şımarık kimseler gibi olunmaması konusunda da ikazlarda bulunur:

" Allah'ın sana verdiği şeylerde ahiret yurdunu gözet. Dünyadaki
nasibini de unutma. Allah'ın sana ihsân ettiği gibi sen de ihsanda
bulun. Yeryüzünde bozgunculuk yapma. Doğrusu Allah, bozguncuları
sevmez. " (el-Kasas, 28/77).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://himmetfm.yetkin-forum.com
Admin
Admin
Admin
Admin


Mesaj Sayısı : 126
Kayıt tarihi : 19/03/08

Cihad (Hadislerle) Empty
MesajKonu: Geri: Cihad (Hadislerle)   Cihad (Hadislerle) Icon_minitimeÇarş. Nis. 16, 2008 4:24 pm

Bilindiği gibi, zenginlerin matında fakirlerin hakkı vardır. Böylece
mal, zenginlerin elinde toplanıp birikerek bir güç haline gelmemelidir.
Eğer çalışıp kazanılan maldan ihtiyaç sahipleri gözetilmez ise,
yeryüzünde bozgunculuk ortaya çıkar, buna da mal sahipleri sebep olmuş
olur. Çevrelerinde ihtiyaç sahipleri bulunurken, zenginler mal
biriktirirlerse herkesin huzuru kaçar ve hayatın çeşitli sahalarında
fesat başlar.

En güzel ve en helâl kazanç, cihatta elde edilen ganimettir.
Müslümanlar, gerektiğinde İslâm için cihat etmek zorundadırlar. Bu
cihadın alanı, gereğine göre genişler, eli silâh tutan müslümanların
bir kısmına, yetmezse hepsine yönelik bir farz olur.

Cihat sonucunda müslümanların galip gelip ganimet malları elde etmeleri
en faziletli bir kazançtır. Bu mallar devlet tarafından mücahitler
arasında bölüştürülür. Bu malları mücahidlerin kendileri alarak devlete
teslim etmeleri, düzensizlik doğuracağı ve diğer mücahidlerin ve
devletin haklarına muhalif olduğu için helâl değildir.

Cihat yoluyla kazanç en faziletli olmasına rağmen, genellikle toplumun
her kesimini kapsamayan geçici bir kazanç yoludur. Temel ekonomik
faaliyetler ve kazanç-geçim yolları; ticaret, ziraat ve sanayidir.

Cihaddan sonra en faziletti kazanç yolu olarak ticaret, başka bir
görüşe göre ziraat kabul edilmiştir. Ticaret, refahı ve gelişmeyi
sağlar. Fakat ticaret çok sorumluluğu olan ve haramlara düşme
ihtimalinin fazla olduğu bir meslektir. Bunun için çok dikkatli olmak
gerekir. Bu zorluğa rağmen ticaret yoluyla helâl kazanç elde etme çok
faziletlidir. Bunun için Hz. Peygamber: "Doğru tüccar kıyamet gününde
Allah'ın arşının gölgesindedir. " ve "Doğru, emin bir tacir
peygamberler, sıddıklar, Şehitler ile haşrolur. " (Keşfu'l-Hafa, I,
294) buyurmuştur.

İslâm'da ziraat da mühim bir kazanç yoludur. Zira ziraat, temel
ihtiyaçları gideren bir ekonomik faaliyettir. İnsanın beslenme ve
giyinme ihtiyaçları, öncelikle ziraî üretimle karşılanır. Toprağın
verimini artan ihtiyaçlara göre yükseltmek, bunun için teknik
ilerlemeleri ziraate tatbik etmek İslâm devletinin görevlerindendir.

Hz. Peygamber bir hadisinde zirai faaliyetleri teşvik etmiştir:
"Rızkınızı yerin derinliklerinde arayınız. " (Keşfu'l-Hafa, I, 138) Bu
emir aynı zamanda madenciliği de teşvik etmektedir.

İslâm'da sanat, zanaat ve sanayi makbul bir kazanç yoludur. Bu
faaliyetler toplum için faydalı üretîmlerde bulunurlar. Özellikle
savunmanın güçlenmesi sanayiin güçlenmesine bağlıdır. Bu, günümüzde
daha çok önem kazanmıştır.

İslâm'ın en çok muteber gördüğü kazanç yolları bunlardır. Hiç şüphesiz
bu kazanç yollarının önem dereceleri zamana ve ihtiyaçlara göre
değişebilir.

İslâm'da çalışmadan, dilenerek geçinmek yasaktır. Çalışabilecek durumda
olan kimsenin dilenmesi haramdır. En kötü şartlar altında dahi çalışma,
başkalarına yük olmaktan üstündür: "Kişinin sırtında odun taşıyarak
geçimini sağlaması, versin veya vermesin birisinden bir şey istemekten
daha hayırlıdır. " (Buharî, Büyu 15) hadisi buna işaret eder.

Birisinden bir şey istemek ancak üç durumda helâl kabul edilmiştir.

a) Kan diyeti borcunun ödenememesi,

b) Borçlunun borcunu ödemekte çaresiz kalması,

c) Çok fakir olması. (Müslim, Zekât, 109; Ebû Dâvûd, Zekât, 26).

Çok fakir olmaktan kasıt, bir günlük nafakası olmamaktır. Zira bir
günlük nafakası olanın dilenmesi helâl değildir. Çalışmaktan aciz olan
kişinin kimseden bir şey istemediğinden dolayı açlıktan ölmesi, onu
sorumlu kılar. Böyle bir halde dilenmek zillet sayılmaz. Zillet, böyle
fakirleri arayıp soruşturmayan toplum içindir. Böyle bir fakirin
durumunu öğrenen herhangi bir müslümanın onu yedirmesi farzdır. Bu
görev yerine getirilmezse bu hale vâkıf olan müslümanlar toptan sorumlu
ve günahkâr olurlar.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://himmetfm.yetkin-forum.com
 
Cihad (Hadislerle)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Hadislerle 'Anne'

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
HimmetFm >> Ümmetin Sesi :: İSLAMİ KONULAR :: SÜNNET VE HADİSLER-
Buraya geçin: